21 Mayıs 2013 Salı

Sınav Soruları / Cevapları

       “Kızılırmak parça parça olaydın

         Her parçanı bir diyara salaydın
         Sen de benim gibi öksüz kalaydın
                  Kızılırmak nittin allı gelini
                  Nasıl aldın allı pullu gelini
         Köprüden geçerken köprü yıkıldı
         Üç yüz atlı birden suya döküldü
         Nice gelinlerin boynu büküldü
                  Kızılırmak nittin allı gelini
                  Nasıl aldın allı pullu gelini “
A)      Yukarıdaki parçanın ilk üçlüğünde nasıl bir duygu anlatılıyor? Açıklayınız.  (4)
 
      ( İlk üçlükte, bir beddua vardır. Belli ki, Kızılırmak ile ilgili bir felaket vardır. Acı bir olay meydana gelmiş, bu acı olayda olmuş ve niceler annesiz kalmıştır. )

B)       Yukarıdaki parçanın ikinci üçlüğünde nasıl bir olay anlatılmaktadır? Açıklayınız. (4)

      ( Anlaşıldığına göre, Kızılırmak boyunda, bir köyden karşı yakadaki bir köye gelin götürülmektedir. Irmağın iki yakasını, çok kere olduğu gibi çürük bir tahta köprü birleştirmektedir.  Gelin alayı birden yüklenince bu köprü dayanamayıp çökmüş ve bir felaket olmuştur. Böylelikle, ilk gördüğümüz bedduanın nedeni burada anlaşılmak-tadır. Sonra da bu felaket buruk bir türkü halinde kuşaktan kuşağa aktarılmıştır. )

C)       Yukarıdaki parçanın nazım biçimi ne olabilir? Nedenini parçaya bağlı olarak açıklayınız.  (2+4)

      ( Bu parçanın nazım biçimi “TÜRKÜ”dür. Çünkü üçlü bentler halinde yazımlı, her bendin arkasından da nakarat / kavuştak gelmiştir. 11’li ölçünün kullanılması, yalın bir dille söylenmesi türkünün özelliklerindendir. )

D)      İlk üçlüğün kafiyelerini gösteriniz.  (4)
      …………………  (a)
      ………………..   (a)      “l” yarım uyak
      ………………...  (a)      “aydın” redif

E)       Parçanın nazım türü nedir?  (2)
     ( AĞIT )
2. Tasavvuftaki “Fenâfillah” kavramını açıklayınız.   (5)
       (Tasavvufta, Allah yolcusunun (derviş, salik…) kendi benliğini Allah’ın varlığında yok etmesi, kendi duygularından ve iradesinden sıyrılarak bütün benliği ile ilahi iradeye boyun eğmesi olarak ifade edilir.)

3. Aşağıdaki eseler hangi sanatçılara aittir. Cevabınız eserlerin altına yazınız.  (1X5)

Felekname                       Hadikatü’s- Süedâ                       Mizânü’l Evzân                         Marifetname                            Garibnâme         
GÜLŞEHRİ                        FUZULİ                                   ALİ ŞİR NEVAİ                    ER. İBRAHİM HAKKI                AŞIK PAŞA        

4. Aşağıdaki eserlerden hangisi türü yönünden diğerlerinden faklıdır? Neden?   (2+3)
Harnâme           Cemsid ü Hurşid           Mecâlisü’n Nefâis           Leylâ  vü Mecnûn           Hayrâbât
( Farklı olan  Mecâlisü’n Nefâis ‘tir. Çünkü be eser “tezkire” iken, diğerleri mesnevi örneğidir.)     
   
5. Destan geleneğinden Halk hikâyeciliğine geçişin ilk ürünü olan eser nedir?   (5)
            ( Dede Korkut Hikâyeleri)

6.       “Kaşların kemen senin           
            Bakışın yaman senin
            Ne hain yâr imişsin
            Elinden aman senin
            Cefâların ben çektim
           El sürer sefan senin”
A)      Bu şiirin nazım biçimi nedir?   (2)
( Parçanın nazım biçimi “Mani” dir.)

B)       Bu biçimin özelliklerinden dört maddelik çıkarımda bulununuz. (8)
(Anonim halk edebiyatının bir örneğidir. Maniler tek dörtlük olarak yazılır. Aaxa şekliyle kafiyelenir. 7’li ölçüyle yazılır. Her konuda yazılabilir. İlk iki dize doldurmadır, asıl kastedilen son iki dizede yer alır. 

C)  Yukarıda verilen parça bu biçimin hangi türünün bir örneğidir?  (2)
    ( Yedekli mani örneğidir.)

7. Divan edebiyatında dört, beş, altı ve daha çok dizeli bentlerin bir araya getirilmesiyle oluşturulan nazım biçimlerinin genel adı nedir?    (4)
MUSAMMAT
8. Aşağıdakilerden hangisi Divan edebiyatında konularına göre adlandırılan nazım türlerinden biri değildir? Neden?   (2+2)
METHİYE            MESNEVİ            MERSİYE          MÜNACAAT         NAAT
( Mesnevi bir nazım biçimidir, diğerleri nazım türüdür.)

9. Aşağıda verilen paragraflarda tanıtılan sanatçılar kimdir?  (2X5)

a.        17. yüzyılda yaşamıştır. Saz şairleri tarafından "üstat" diye anılan ozan, divan edebiyatının etki­sinde kalmıştır; bu nedenle şiirlerinde yabana sözcük ve tamlamalar çok geçer. Divan edebiya­tı mazmunlarına sıkça yer verir. İlk şiirlerinde di­van şairlerini taklit hevesi ile "Adli" mahlasını kul­lanmıştır. Hece vezniyle yazdığı şiirleri divan edebiyatı örneklerinden daha başarılı bulunmuş­tur. Şiirleri arasında en çok bilineni bir bakıma "tezkire sayılabilecek 38 dörtlükten meydana ge­len ve 105 şairden söz edilen "Şairname" sidir.
        ÂŞIK ÖMER

b.       Âşık Ömer ve Karacaoğlan'ın çağdaşı olan âşık, en az onlar kadar ün kazanmış, kendisini aydın çevrelere de kabul ettirmiş, bazı şiirleri tezkirele­re alınmıştır. Hem hece hem aruzla şiir yazmıştır. Koşma ve semailerinde o dönemdeki Türkçenin zenginlik ve incelikleri görülürken aruzla yazdığı eserlerde dilinin aynı derecede zengin olduğu söylenemez. Musiki ile ilgilenmiş, besteler yap­mış, kendi adı ile anılan bir makam bulmuştur.
GEVHERİ

c.        1772'de Gerede'nin Şahnalar köyünde doğmuş, 1845 yılında Ankara'da ölmüştür. Genellikle kul­landığı mahlasının yaşamının güçlüklerinden gel­diği söylenir. Hem aruz hem hece ölçüsünü kul­lanmıştır. Âşıklık geleneğinin eski değerini kay­bettiği bir çağda yetişmiş ve bu edebiyatın son büyük temsilcilerinden biri olmuştur. Dini konula­ra rahat bir üslupla yaklaştığı için din adamlarıyla arası pek iyi değildir. Ünlü "Telli Saz" şiiri bu ko­nuda büyük gürültüler koparmıştır.
DERTLİ

d.       Edebi şahsiyeti tasavvufi inançları doğrultusunda gelişip şekillenmiştir. Şiirlerinde daha çok Yunus Emre etkisi hâkim olmakla birlikte kendine özgü söyleyişlerin bulunduğu manzumeleri de az de­ğildir. Hece ve aruz veznini başarıyla kullanmış, lirik şiirler yanında didaktik manzumeler de yaz­mıştır. Divan'ı dışında Müzekkin-Nüfus adlı yapı­tı da vardır. Bu eseri Orta Asya'dan Anadolu'ya gelen Türklerin tasavvufi ahlakı benimsemesinde asırlar boyunca önemli rol oynamıştır.
EŞREFOĞLU RUMİ

e.       15. yüzyıl Anadolu sahası Türk edebiyatının Şeyhi'den sonraki en güçlü temsilcisidir. Fatih döne­minin en büyük şairi olan sanatçı hayattayken "sultan'üş şuara" unvanını kazanmıştır. O, Türk edebiyatının nazire yazma geleneğinin önde ge­len temsilcilerindendir. Şiirlerinde daha çok beşe­ri aşk konusunu işleyen şair, divan şiirinin bütün inceliklerine şiirlerinde yer verir.

AHMET PAŞA


10. Aşağıdaki sanatçılardan hangisi, işlediği konulara göre diğerlerinden ayrılır? Nedeniyle birlikte yazınız.  (5)
Aziz Mahmut Hüdai           Kayıkçı Kul Mustafa               Erzurumlu İbrahim Hakkı                Seyyit Nesimi         Niyazi-i MısrÎ
Kayıkçı Kul Mustafa Halk edebiyatının âşıklık geleneğine bağlı bir sanatçı iken diğerleri Halk edebiyatının Dini-Tasavvufi şiir geleneğine bağlıdırlar.

11.  Ali Şir Nevâî ile ilgili beş maddelik bir çıkarımda bulununuz.  (2X5)

a)       15. yüzyıl sanatçısıdır.
b)       Anadolu dışında, Çağatay sahasında eser vermiştir.
c)        İlk şairler tezkiresi Mecâlisü’n Nefais’i yazmıştır.
d)       İlk hamse sahibidri.
e)       Muhakenetü’l Lugateyn adlı eserinde Türkçe il Farsçayı dil özellikleri bakımından karşılaştırarak Türkçenin sözcük zenginliğini ve anlam incelikleri yönünden Farsçadan üstün olduğunu savunmuştur.
f)        Mizanu’l Evzan adlı eseriyle şiirle ilgili teorik bilgiler vermiştir.

12. Aşağıdaki eserlerden hangisi yazıldığı döneme göre diğerlerinden farklıdır? Neden?    (5)

Vesiletü’n- Necat            Mecâlisü’n- Nefâis            Harnâme              İskendernâme              Muhakemetü’l- Lugateyn
İskendername 14. Yüzyıl, diğerleri 15. Yüzyılda yazılmıştır.

13.  Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplandırınız.
A.     Masa üstünde pekmez
        Bu pekmez bize yetmez
        Adana'nın kızları
        Davulsuz gelin gitmez

Yukarıdaki metin için aşağıdakilerin hangisi söylenemez?

A)       Dönemin sosyal zihniyetiyle ilgili ipucu yoktur.
B)       İlk iki dizesi doldurma bir manidir.
C)       Kafiye düzeni aaxa biçimindedir.
D)       Teması düğün olan bir metindir.
E)       "t" sesleriyle yarım kafiye; -mez eki İle redif yapılarak ahenk sağlanmıştır.


B. İstanbul'da yaşayan ilk divan şairlerindendir. Tez­kirelerin verdiği bilgiye göre onun başarısı şiirde halk söyleyişini, deyim ve atasözlerini kullanmakta gösterdiği ustalıktan kaynaklanmaktadır. Atasözü söyleyiciliğinde ün yapmış bir şairdir. Gerçekten de şair, atasözlerini ve Türkçe deyimleri bol bol kullanarak, Türkçe sözcüklerden redif ve uyak yaparak Türkçenin şiir dili olarak kullanımında büyük çaba harcamıştır. Bugüne kadar gelen tek yapıtı divanıdır.

Bu parçada sözü edilen sanatçı aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Şeyhi                          B)  Baki               C)  Bağdatlı Ruhi            
D)  Necati                        E)  Muhibbi

C.   I. Arap ve Fars kültürünün etkileriyle oluşturu­lan ilk örnekler olan Kutadgu Bilig, Atabet'ül Hakayık divan edebiyatına geçişi hazırlayan eserlerdir.
      II. Anadolu'da din dışı şiirler yazan ilk divan şai­ri Hoca Dehhani'dir.
      III. Toplumla ilgili konulara pek fazla yer verilme­miştir. Fuzuli'nin Şikâyetnamesi, Şeyhi'nin Harnamesi kişisel sorunların anlatıldığı ör­neklerdir.
     IV. Konular belirli başlıklar altında sıralanabilir: İslam tarihi, din ve tasavvufla ilgili konular, aşk, kadın....
     V. Biçime yeterince önem verilmemiş, içerikle il­gili sıkı kurallar getirilmiştir.

Yukarıdaki numaralı cümlelerden hangisi di­van edebiyatıyla ilgili doğru bir açıklama de­ğildir?

A) I.       B) II.       C) III.       D) IV.       E) V.



D.    I. Bütün güzelliğine değil, parça güzelliğine önem verilmiştir. Beyitler kendi içinde bir an­lam bütünlüğü taşır.
      II. Tuyuğ ve şarkı, divan edebiyatına Türklerin kattığı nazım biçimleridir.
     III. Türkî-i basit ve özellikle mahallileşme, Sekb-i Hindi gibi eğilimler divan şiirlerinin sınırlarını zorlamıştır.
     IV. Hecelerin uzunluk ve kısalığı temeline daya­nan aruz ölçüsü kullanılmıştır.
      V. Şiire dayalı bir edebiyat olmakla birlikte nesire büyük önem verilmiş, günümüz düz yazı cümlesinin temelleri atılmıştır.

Yukarıdaki numaralı cümlelerin hangisi divan edebiyatının bir özelliği değildir?

A) I.       B) II.       C) III.       D) IV.       E) V.






 

18 Mayıs 2013 Cumartesi

Arkadaşlar, ikinci sınavda çıkmış olan soruların cevaplarını "ÖDEV" kısmında paylaştım. İnceleyin ki doğrularınızı ve yanlışlarınızı görün. 
Kolay gelsin...

14 Mayıs 2013 Salı

NASRETTİN HOCADAN FIKRALAR

 

El Yazısı

 
Nasrettin Hoca iyi bir eğitim görmüştü. Bölgenin en iyi okullarına gitmişti. Bunu bilen ve okuma yazma bilmeyen bir komşusu bir gün Hoca’ya gelmiş:
-“Hoca” demiş. “Oğlum Konya’da. Ona bir mektup yazar mısın?”
Hoca da:
-“Ben Konya’ya gidemem” demiş.
-“Sana, Konya’ya git demedim mektup yazmanı istedim.”
Hoca:
-“Benim el yazımı benden başka kimse okuyamayacağından mektubu okumak için kendim gitmeliyim.”

 

Şakadan Hoşlanmam


Temel'in ensesine biri tokadı indirmiş Temel dönmüş bakmış, azman gibi bir adam yanı başında duruyor.
- Ciddi miydu diye sormuş?
- Ciddu demiş adam.
- Pen şakadan hoşlanmam daa.


O Dua Sende Bu Akıl Bende Varken


Hoca bir gece, tam uyumak üzereymiş ki, damda bir hırsızın gezindiğini duymuş. Hemen hanımını uyandırmış. Yüksek sesle:
-Hanım, geçen gece eve geldiğim zaman sen derin bir uykudaydın. Benim geldiğimi duymadın. Ben de kapıyı bir müddet çaldım. Seni uyandıramayacağımı anlayınca içimden bir dua okudum. Ayın ışığına da tutunup evden içeri girdim. Hatırladın değil mi?
Hanımı, Hoca'ya hangi duayı okuduğunu sormuş, Hoca da söylemiş.
Bu sırada hırsız da bacadan içerisini dinlemekteymiş. Hoca'nın okuduğu duayı ezberleyip tekrarlamış.
Ardından da ayı ışığına tutunup içeri girmeye çalışmış. Derken palas pandıras damdan aşağı yuvarlanmış.
Hoca, gürültüyü duyunca karısına:
-Çabuk bir mum getir. Hırsızı yakalayalım.
Vücudu hurda haline gelen hırsız, Hoca'nın bu sözlerini duymuş. Yattığı yerden:
-Hoca efendi, hiç acele etme! O dua sende, bu akıl da bende varken, ben buradan öyle kolay kolay kalkıp da bir yere gidemem.


Sana Ne?


Bir gün Nasreddin Hoca eve doğru yürüyormuş, bir arkadaşı arkadan seslenmiş "aman hoca gördün mü biraz önce geçen helva kazanı ağzına kadar doluydu". Hoca istifini bozmadan "bana ne" demiş. Arkadaşı, "ama hoca helva kazanı sizin eve gidiyordu, buna ne dersin?" demiş; hoca yine istifini bozmadan "o zaman sana ne?" demiş.

Ay Kaça Geldi


Nasrettin Hoca Konya'da akşam namazından çıkmış, yatsıya kadar biraz çarşıda gezinmek istemiş.
Tanımadığı kellifelli bir adam gökteki yusyuvarlak aya bakıyormuş.
Hoca yaklaşınca, adam seslenmiş:
-"Efendi” demiş, "Bugün ay kaça geldi?"
-"Bilmem ki evlâdım” demiş Hoca, "Bu günlerde hiç ay alıp satmadım. "


Karın Çok Geziyor


Nasrettin Hoca'ya dert yanıyorlar:
- "Yahu Hoca senin karın çok geziyor."
Hoca:
- "Olur mu canım? O kadar gezse arada bir bizim eve de uğrardı."



KARADENİZDEN FIKRALAR


Kaleci Temel


Bir yangında evin çatısında mahsur kalmış bir anne ve kucağında kundaklı bir bebeği... Aşağıdakiler anneye, gerilmiş olan brandaya önce çocuğu sonra da kendisini atmasını öneriyorlar, fakat o kabul etmiyor, ne yaptılarsa kabul etmiyor. Alevler onlara ulaşmak üzere.... Bu sırada onları seyretmekte olan Temel, barikatları asarak binanın dibine kadar gelir ve kadına seslenir:
-Abla korkma, at bebeği. Bana. Ben Sürmene Spor' un kalecisiyim...
Kadın Temel' e inanır ve bebeği Temel' e doğru atar. Temel, nefis bir hareketle bebeği yere düşmeden yakalar, ayağa kalkar, iki kere yerde zıplattıktan sonra degajını yapar...


Of'lu Hoca


Of'lu hoca Cuma namazında içki içenleri fena azarlıyordu:
-"Paranızı sokağa atıyorsunuz! Kazanan kim? Meyhaneci...
En büyük dükkan kimin? Meyhanecinin...
En güzel ev kimin? Meyhanecinin...
Ya en güzel araba? Meyhanecinin.
Bu paraları veren kim? Ha sizin gibi kafasızlar..."
Aradan 2 hafta geçer, bir adam koşarak hocanın yanına gelir ve ellerine sarılıp öperek:
-"Allah razı olsun hocam, senin verdiğin içki vaazı sayesinde hayatım kurtuldu."
Hoca memnun:
-"Aferin, içkiyi bırakmanın mükafatlarını ahirette de göreceksin oğlum." der. Adam düzeltir:
-"İçkiyi bırakmadım hocam, meyhane açtım :)


Cemal Oldu Kemal


Cemal bir Gün Amerika'ya gider Temel de onu karşılamaya gelmiştir. Sarılırlar, hasret giderirler, konuşurlar... Sonra Temel, karnı acıkmış olan Cemal'i bir hamburgerciye götürür. Hamburgerleri alırlar, sıra içeceğe gelince Cemal:
- Ben bir coca-cola istiyorum, der. Temel hemen müdahale eder:
- Cemal'im, burası Amerika. Burada "C" ler "K" okunur. Mesela, coca cola değil koka kola diyeceksin.
Cemal düşünür:
- Ula Temel benim adım Cemal Amerika'da Kemal mi oluyor şimdi?


Havada Ne Var


Temel ile Dursun kamp kurmuşlar. Gece Temel uyanmış ve hemen Dursunu da uyandırmış.
-Havaya pak ve pir sonuç çikar.
-Havada duran bir sürü yıldız ve ay var.
-Ula enayi çadırımız çalınmış.


Altını Çizeriz


Lehistan'ı gezmekte olan turist,
- Allah Allah, burada herkesin bıyığı var, demiş.
Temel, burnuna dikkat çekerek,
- Piz önemli ve değerli şeylerun altuni çizeruz.



EĞLENCELİ KARİKATÜRLER

 


10 Mayıs 2013 Cuma

7 Mayıs 2013 Salı

Videolar

Nasrettin Hoca Çizgi Film
 
Fuzuli
 
Mevlana Celaladdin Rumi
 
Yunus Emre
 
Nasrettin Hoca
 
Aşık Veysel
 
Ali Şir Nevai
 
Hacı Bektaşi Veli
 
Köroğlu
 
Destan Dönemi
 
Şiir Bilgisi/ Ölçüsü
 
 

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Olay Çevresinde Oluşan Metinler


İslamiyet Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı’nın on beşinci yüzyıldan on dokuzuncu yüzyılın ortalarına kadar devam eden döneminde de olay çevresinde gelişen pek çok edebî metin oluşturulmuştur.
Sagu, koşuk, ilahi, gazel, kaside, mâni vb. edebiyatımızdaki şiir söyleme ve yazma geleneğinin köklü bir geçmişinin olduğunu göstermektedir. Aynı durum olay çevresinde gelişen edebî metinler için de söz konusudur. Gerek İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı’ndaki destanlar gerekse de İslamiyet Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı’nın on beşinci yüzyıla kadar devam eden dönemindeki Battalnâme, Hamzanâme ve Dânişmendnâme gibi destansı hikâyeler ve Cemşid u Hurşid benzeri mesneviler, anlatmaya bağlı edebî metinlerde de yeterince eser verildiğini açıkça göstermektedir.
Olay çevresinde oluşan metinler hareketliliğe dayalıdır. Bu metinlerin temelinde yaşanan, duyulan, görülen veya kurgulanan olaylar yer alır. Bu tür metinlerde bir olay örgüsü bulunur. Anlatılanlar çoğunlukla yere, zamana ve kişiye bağlı olarak ortaya konur. Olay çevresinde oluşan metinler; anlatmaya bağlı metinler ve göstermeye bağlı metinler olmak üzere ikiye ayrılır:
  • Anlatmaya Bağlı Metinler
  • Göstermeye Bağlı Metinler (Temaşa)

1- Anlatmaya Bağlı Metinler


15. yüzyıldan 19. yüzyıl ortalarına kadar Osmanlı edebiyatında anlatmaya bağlı metinler, destanlardan, halk hikayeleri ve masallardan günümüzde öykü ve romana kadar bir gelişme seyri izlemiştir. Tüm bu edebi metinlerin temelinde yaşanılan görülen ya da duyulan olaylar vardır. Özellikle XV. yüzyıla kadar görülen Dede Korkut, Danişmentname, Battalname gibi epik hikayeler ve Cemşid-i Hurşit, Makalat, gibi mesneviler anlatmaya dayalı metinlerin bolca verildiğini gösterir.
XV. yüzyıldan XIX. yüzyıl ortalarına kadar Osmanlı edebiyatında anlatmaya bağlı metinler genellikle Halk edebiyatında “halk hikayeleri”, Divan edebiyatında ise “mesneviler” şeklinde oluşturulmuştur.
  • Halk Hikayeleri
  • Mesneviler

2- Göstermeye Bağlı Edebi Metinler


Sözlü edebiyat geleneğinde gelişerek, Türk halkının yüzyıllar boyunca gelenek ve göreneklerini törenlerde şenlik ve kutlamalarda ortaya koydukları seyirlik oyunlara “Türk Halk Tiyatrosu” denir.
Batı etkisinde gelişen Türk tiyatrosundan önce, kaynağını toplumumuzun yüzlerce yıllık geçmişinden alan Türk tiyatrosu mevcuttu. Türk halk tiyatrosu olarak adlandırılan tiyatromuz dört ana grupta incelenebilir: Ortaoyunu, gölge oyunu (Karagöz ve kukla) meddah ve köy seyirlik oyunları. Bu tiyatro türlerinin ortak özellikleri şunlardır:

Türk Halk Tiyatrosunun Genel Özellikleri:


  • Sözlü edebiyat geleneği içerisinde gelişmiştir. Usta-çırak ilişkisi içerisinde varlığını devam ettirmiştir.
  • Halk şiiri gibi Türklerin Anadolu’ya gelişinden önceki kültür hayatında da varlığına rastlanır.
  • Çoğunlukla yazılı bir metne bağlı kalınmadan oynanır. Oyuncular oyunu doğaçlama olarak oynarlar.
  • Oyunun giriş ve sonuç bölümlerinde birbirine yakın kalıplaşmış ifadelere yer verilir.
  • Daha çok söz sanatlarına, dilin ince anlam farklılıklarına dayanır. Yanlış anlamalar, kelimelerin farklı anlamlara sahip olması sonucunda ortaya çıkan komiklikler önemli bir özelliktir.
  • Taklit ve karşıtlıklardan yararlanma önemli bir yer tutar.
  • Olumlu ve olumsuz tiplemelere yer verilir, (bilen-cahil, iyi-kötü… gibi)
  • Oyunların hemen hepsinde komedi ön plandadır. Eğitici tarafı olmakla birlikte eğlendiricilik yönü ağırlıktadır.
  • Türk Halk Tiyatrosu’nun en önemli özelliği sanatçıların yazılı bir metne bağlı kalmadan oyunun konusuna göre serbestçe hareket etmeleri ve konuşmalarıdır. Sanatçı, oyun sırasında zihninde canlandırdığı ortama uygun sözler söyler. Buna “tuluat” denir.
  • Geleneksel seyirlik oyunlarının eğlendiricilik yönü ağır basar. Bu tiyatrolar güldürü, dans ve söz hünerine dayanır.
  • Türk halkının hayat tarzını ve kültürünü yansıtır.
  • Zaman içerisinde şekil ve içerik bakımından değişikliğe uğramasına rağmen günümüze kadar varlığını sürdürmüştür.
  • Konular çoğunlukla sembolik ve karikatürize olaylara dayanır. Çevre, olay ve insanların olduğu gibi kopya edilmesi yerine bunların tipik özellikleri ön plana çıkarılır.
  • Dekor, makyaj ve benzeri öğeler ikinci planda olmuş, göstermelik olarak yer almıştır.
  • Bu türlerde müzik, dans ve oyun iç içe olmuştur.
Yukarıda özellikleri verilen Türk halk tiyatrosu, batı etkisindeki tiyatronun bize gelmesiyle uzun bir zaman basit, sadece güldürüye dayalı bir tür olarak görülmüştür. Günümüzde ise bu tiyatronun teknik yapısı ve içindeki sosyal eleştiri yeniden fark edilmiş ve bu tiyatronun önemi artmıştır. Batıda yaygınlaşan epik tiyatro, soyut tiyatro ve kabare türlerinin özellikleriyle geleneksel Türk tiyatrosunun özellikleri arasında önemli benzerlikler olduğu görülmektedir.

Geleneksel Türk tiyatrosu dört alt gelenekten oluşmuştur:
  • Karagöz
  • Orta Oyunu
  • Meddah
  • Köy Seyirlik Oyunu